Çocukluğundan beri çektiği her türlü acıya ve haksızlığa karşın "İyi" kalmaya direnen bir insanın dramı.
Gazeteci-yazar Nuri (Suavi Eren ) , uzun yıllar sonra doğup büyüdüğü taşra kentine gelir. Amacı, babadan kalan bir bahçeyi satıp İstanbul'a geri dönmektir. Kentte eski arkadaşı Sabri (Vedat Erincin) ile karşılaşır. Sabri yıllardır bir devlet dairesinde çalışan sıradan, küçük bir memurdur. Yazar'ı biraz soğuk ve tereddütlü karşılar. İki eski arkadaşın gençliklerinde pek te mutlu ayrılmadıkları hissedilir. Yazar ise onunla buluşup konuşmayı teklif eder. Yazar kent yakınlarındaki köyde arsasının satışını gerçekleştirir. Sabri ise çalıştığı devlet dairesinde nedeni bilinmeyen bir psiko-travma geçirmektedir. Ansızın eline geçirdiği ağır bir nesne ile şefinin kafasını parçalar. Dairedeki iş arkadaşları Nejla ( Şebnem Bozoklu) , Hulusi ( Rıza Sönmez) ve diğerleri dehşet içindedir. Yazar, Sabri ile tutuklandığı mahkeme binasının bir odasında kısa bir süre görüşmek fırsatını bulur. Sabri hâkimin cinayeti neden işlediğine dair sorularına cevap vermemiştir. Yazar arkadaşına ise adeta bir sır verir gibi "Ben şefi değil bir fareyi öldürdüm." der ve tekrar suskunluğa gömülür. Yazar Nuri İstanbul'a dönmeye hazırlanırken Sabri'nin hapishanede intihar ettiği haberi gelir. Yazar Nuri Sabri'nin ölümü üzerine orda kalmaya ve Sabri'nin esrarengiz cinayetinin ve ardından intiharının nedenlerini bulmaya karar verir. Sabri ile ilgili anılar bir araya geldikçe, karşılaştığı her türlü acıya karşın "iyi" olmaya ve "iyi" kalmaya direnen bir insanın trajik hikâyesi ortaya çıkar. Bu hikayede yazarın da bir yeri vardır. Fareler yaşamı boyunca Sabri'nin göğsünden inmemişlerdir. O bir fareyi öldürmüştür!
daha fazla göster