The Giver'ın akılda kalıcı hikayesi, görünüşte ideal hatta renksiz, rahat ve mutluluk dolu bir dünyada yaşayan genç bir adam olan Jonas'ın etrafında dönüyor.
The Giver, Jonas'ın (Brenton Thwaites) gençliğe adım atma öyküsünü anlatıyor. Jonas, herkesin mutlu gördüğü, görünüşte ütopik bir dünyada yetiştirilmiş bir delikanlı. Ahenk hissi, ciddi şekilde tasarlanmış bir varlık algısıyla yaratılmış. Toplum, "anı yükü" tabir edilen kavramdan yoksun durumda. Acı çekme, açlık veya şiddet kavramlarına sahip değiller. Öte yandan özgürlük, seçme hakkı ve bireysellik de yok. Kendilerine günlük olarak iğne yapılan insanlar genetik olarak duygu hissetmeyecek ve renk görmeyecek şekilde tasarlanmış. Bilimsel olarak kontrol edilen bu ortam, hisleri tahrik edecek ve görünüşte ütopik olan dünyalarını değiştirecek her türlü ayırt edici görselliğe engel oluyor. Tekdüze bir şekilde yaşıyorlar. Birbirinin aynı evler, birbirinin aynı giysiler ve birbirinin aynı aile yapılarıyla. Bu alışılmadık dünyadaki aileler Yaşlılar Konseyi tarafından idare ediliyor. Konsey karı-kocalardan oluşuyor ancak bunlar her aile birimi için izin verilen iki çocuğa sahip olmuyor. Çocuklar bir erkek ve bir kız olarak belirleniyor ve önceden belirlenmiş "doğum anneleri" tarafından doğuruluyorlar. Sonra da aile birimleri çocuklar için başvuruda bulunuyor. Aile birimi, çocukları kontrollü bir çevrede yetiştirme görevini yerine getirdikten sonra var olamıyor. Çocuklar büyüyünce "ebeveynlerini" unutuyorlar.
daha fazla göster
