Bela hem katmanlı bir burjuva yaşamı eleştirisi hem de yarattığı atmosferle tüyleri diken diken eden bir gerilim; aynı zamanda, hiç ummadık anlarda kahkahaya boğabilen, absürdlüğü hiç elden bırakmayan bir film. Gerçeküstücü ve hicivci filmleriyle tanınan Alex van Warmerdam, Cannes'da çok konuşulan Bela'yla tekrar karşımızda.
Bela korku filmi numaralarını hatırlatan bir ilk sahneyle, yerin altından dışarı çıkartılan bir adamın uyanmasıyla başlar. Evsizin teki mi, yoksa sadece uzun süredir yıkanmamış biri mi olduğunu kestiremediğimiz Camiel Borgman, kendisini Hollanda'nın banliyö mahallelerinden birisinde, bir evin kapısını çalarken bulur. Duş alma isteği evin erkeği tarafından pek iyi karşılanmaz ama daha sonradan biraz tereddütle de olsa evin hanımı onu içeri kabul eder. Tuhaf ve gizemli Borgman'ın varlığı bir anda evin işleyişini ve ailenin bütün dinamiklerini altüst eder. Borgman'ın bahçeciliğe olan ilgisi ve geceleri çıplak dolaşmaya olan merakı bu karanlık ama mizahı hiç elden bırakmayan filmi sadece daha da tuhaflaştıran unsurlar.
daha fazla göster