Unutulmaz anlarıyla Yılmaz Erdoğan sineması

Yılmaz Erdoğan'ı, tiyatro günlerinden veyahut televizyonun bir dönemine damga vurmuş Bir Demet Tiyatro'dan ayrı düşünmek epey zor. Fakat Erdoğan'ın, en geniş kesime ulaşmış olan ve nesilden nesile aktarılacak eserlerini yedinci sanat vesilesiyle verdiğini söyleyebiliriz. Yılmaz Erdoğan'ın sinema yolculuğunu başlatan, yıllar boyunca beraber çalıştığı Demet Akbağ, Altan Erkekli, Şebnem Sönmez, Zerrin Sümer gibi isimlerden oluşan usta bir oyuncu kadrosuyla çekilen Vizontele oldu.

Televizyonun yavaş yavaş Anadolu'ya gelmeye başladığı yıllarda, bu mucizevi aletin gelişini bekleyen bir Güneydoğu kasabasını ve burada yaşayanların hikâyelerini odağına alan Vizontele, dönem şartlarını hikâyesinin arka planına yedirirken, başarılı yan karakterleri ile mizahı elden bırakmıyordu. Stand-up dönemlerinde ve sonradan çekeceği filmlerde bolca kullandığı "uyanık esnaf" tiplemelerine oldukça yakın bir karakter olan Fikri'yi canlandıran Cem Yılmaz'ın performansı ve Yılmaz Erdoğan'ın kabına sığmayan Deli Emin karakteri filmin öne çıkan etmenleri olmuştu. "Yukarı Ayrancı'dan mısınız?" ya da "Baba, akü yok" gibi hafızalara kazınan pek çok repliğe sahip Vizontele'nin adı geçtiğinde akla gelen ilk sahne, radyonun resimlisi olan televizyonun kasabaya tanıtıldığı, ünlü Zeki Müren diyaloğunun geçtiği sekans olur muhtemelen.

Yılmaz Erdoğan, üç milyonun üzerinde biletli seyirciye ulaşan Vizontele'nin ardından, 2004 yılında Vizontele Tuuba ile salonlara geri döndü. İlk filmdeki oyuncu kadrosunun önemli bir kısmının korunduğu, Tarık Akan ve Tuba Ünsal gibi isimlerin katıldığı Vizontele Tuuba, ilk filmin bıraktığı yerden altı yıl sonrasını ele alıyordu. Dönemin politik çıkmazını bu sefer daha görünür bir biçimde kullanan dram-mizah dengesini yine yan karakterler vesilesiyle tutturmaya çalışıyordu.

Yılmaz Erdoğan'ın yönetmen koltuğunda oturduğu üçüncü metrajı ise sinemaseverler çok beklemek zorunda kalmamıştı. Erdoğan'ın doğudan, karmaşanın başkenti İstanbul'a çevirdiği kamerası, kuzu ile kurdun beraber yaşadığı şehirde küçük bir suç çetesine odaklanıyordu Organize İşler'de. Erdoğan'ın yanı sıra Cem Yılmaz, Demet Akbağ, Tolga Çevik ve Özgü Namal gibi tanıdık isimlerin yer aldığı film, en az Vizontele kadar akılda kalıcı repliklere sahipti. Fakat filmin en unutulmaz sahnesi, on dakikaya yayılan, olağan şüphelilerimizin "Müslüm denen bir hıyarı" aradıkları ve golfün bir işkence aracı olarak kullanılmasıyla sonlanan sekanstı.

2009 yılına gelindiğinde Yılmaz Erdoğan'ın yeni projesi, hem eşine daha önce rastlamadığımız hem de bir yandan tanıdık bir hikâyeyi ele alıyordu. Neşeli Hayat, bitmeye yüz tutmuş denilen mahalle kültürüne, AVM'lerde Noel Baba olarak çalışan Rıza ve onun etrafında gelişen olaylar çerçevesinde bir bakış atıyordu. Tiyatro, televizyon ve sinemada dram ile mizahın iç içeliğini başarılı bir şekilde ortaya koyan Erdoğan, Neşeli Hayat'ta da aynı formülü ölçeği daha düşük bir hikâyeye uyguluyordu. Cezmi Baskın, Erdal Tosun gibi isimlerin yanı sıra BKM'nin yeni jenerasyon isimlerini de izlediğimiz filmden akılda kalan sahnelerden biri, zorunlu evliliğin pazarlığının yapıldığı, Cezmi Baskın'ın alışık olduğumuz performanslarından birini verdiği sekanstı.

Yılmaz Erdoğan'ın dramatik yönü bu derece bariz olan ilk sinema filmi diyebileceğimiz Kelebeğin Rüyası, Avrupa'da tarihin en kanlı savaşı vuku bulurken madenci şehri Zonguldak'ta hayatlarını şiirle idame ettirmeye çalışan Rüştü ve Muzaffer'in hayatına odaklanıyor. Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat, Belçim Bilgin, Farah Zeynep Abdullah gibi isimlerin yer aldığı film, karakterlerinin şiir aşkını perdeye yansıtan, dramatik yapısını bunların üzerine kuran sekanslar ile var olmaya çalışıyor.

Yılmaz Erdoğan'ın altıncı uzun metrajı olan, yine iddialı bir oyuncu kadrosuna sahip olan Ekşi Elmalar bugün itibarıyla vizyonda. Filmin seans bilgilerine ve fragmanına buradan ulaşabilirsiniz.